Coşar Kulaksız

Fotoğrafın barındırdığı temel ikilem, halihazırda tanımlanmış bir dünyanın tasviri konusundaki çekingenliğidir. Dolayısıyla fotoğraf, yapısı itibarıyla bir belgeleme aracı olarak algılanırken, aslında yansıttığı ‘gerçek’, fotoğrafçının belirli bir âna ve duruma bağlı olarak kadraja aldığı kadardır. Bir başka deyişle fotoğraftaki gerçeklik, kardaki ayak izleri gibidir: Vardır, gözlemlenir ancak öncesinde ve sonrasında olanları takip etmek izleyiciye bırakılmalıdır. Kulaksız fotoğrafta gerçeğin değil, karşılaştığı sahnedeki gerçekliğin kendi dünyasındaki yansımasının izini sürer. Tespitin ötesinde geçip gördüğünü tasvir etmeye çalışır ve böylece kadrajına takılan dünyanın gerçekliği, nesnellik tuzağından kurtulur. İmgeler artık onun çektiğinin dışında var olamayacak kadar sarsıntılı olmalıdır. Fotoğrafın teknik ilerlemenin, hatta endüstri devriminin en önemli aygıtlarından biri olması sebebiyle Kulaksız, sanatsal üretiminde bu teknolojiyi kendisine yeni ufuklar açtığını düşünerek hem çekim, hem işleme hem de baskı aşamalarında kullanır.